cnc, istanbul, torna, işleme merkezi


Soğuk kar getirecek…

Yazar aSh | 14.12.2007 | Kategori Gündem

 Meteoroloji’den yapılan açıklamada, Marmara’nın bir bölümü, Batı Karadeniz ve Doğu Anadolu’nun bugünden itibaren beyaza bürüneceği duyuruldu

Sürücüler dikkatli olmaya çağırıldı. Bolu’da etkili olan kar yağışı hayatı olumsuz etkilerken, D-100 Karayolu’nun Karanlıkdere ve Seymenler mevkiinde ulaşım zaman zaman durma noktasına geldi. Doğal güzellikleriyle ünlü Gölcük Tabiat Parkı’ndaki göl, buz tuttu. Doğu Anadolu Bölgesi’nde ise bugün ve yarın etkili yağış bekleniyor. Kars ve Ardahan’da kendisini hissettiren kar, gün içinde de bölge geneline yayılacak.

BOLU BEYAZA BÜRÜNDÜ

Kar yağışından olumsuz yönde etkilenen yerlerin başında Bolu ve Bolu Dağı geldi. Önceki geceki sağanak yağış, dün sabah saatlerinde yerini kara bıraktı. Özellikle ulaşımı etkileyen yağış yüzünden Akçakoca’da balıkçılar denize açılamadı. D-100 karayolunun Bolu Dağı Karanlıkdere ve Seymenler mevkiinde etkili olan kar yağışı sebebiyle sürücüler zor anlar yaşadı.

DOĞU’DA ISI EKSİLERE DÜŞTÜ

Doğu Anadolu Bölgesi’nde bugün ve yarın kar yağışının etkili olması bekleniyor. Meteoroloji Bölge Müdürlüğü’nden alınan bilgiye göre, sabah saatlerinde Kars ve Ardahan’da başlayacak kar yağışı, gün içinde bölge genelinde kar ve karla karışık yağmur şeklinde sürecek. Bölgede dün gece en düşük hava sıcaklığı sıfırın altında olmak üzere Kars ve Ardahan’da 4, Erzurum ve Iğdır’da 1 derece; Ağrı’da sıfır, Erzincan’da ise 4 derece oldu. Bu arada, Ardahan’ın bazı köylerle ulaşımı kar yüzünden kapandı.

KAYAK MERKEZLERİNİN BAYRAMI ERKEN GELDİ

Kurban Bayramı’na hazırlanan kayak merkezleri ise durumdan oldukça memnun. Kartalkaya ve Erciyes’te sezon bu hafta açıldı. Kar kalınlığı, Bayraktepe’de 105, Uludağ’da 98, Kartalkaya’da 90, Ilgaz’da 70, Palandöken’de 60, Erciyes’te 40 santimetreye ulaştı.

Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü, 1-12 Aralık tarihleri arasında başta Ege ve Akdeniz bölgeleri olmak üzere yurdun güney ve batı kesimlerinin önemli miktarlarda mevsim yağışı aldığına dikkat çekti. Bu dönemde metrekareye; Antalya 189, Muğla 171, Aydın 159, Bursa 139, Mersin 135, Hatay 130,

MİLLİYET






 

Bu yazı toplamda 1463, bugün ise 1 kez görüntülenmiş

Share

Dua, Allah’la gizlice konuşmaktır

Yazar aSh | 14.12.2007 | Kategori Gündem

 
Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) me’sûratında pek çok istiâze ve dua vardır.

Bu duaların bazılarının hangi durumlarda okunacağı belirlenmiş olsa da bazılarının ne için okunacağı bildirilmemiştir.
Mesela, Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), bazı şeylerin şerrinden, hususiyle de bilmediğimiz bir yerde yatıp kalkarken hevâm ve haşerâtın zararlarından emin olmak için “Eûzü bikelimâtillâhi’t-tâmmâti min şerri mâ haleka ve zerae ve berae – Allah’ın yarattığı, zürriyet halinde her tarafa saçtığı ve kusursuz meydana getirdiği şeylerin şerrinden yine O’nun tastamam kelimelerine ve vech-i kerimine sığınırım” (Muvatta, Şi’r, 12; Müsned, 3/419) duasının okunmasını tavsiye etmiştir. Bununla beraber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), yaptığı her duada, duayı hangi gaye için okumak gerektiğini bildirmemiştir. Bundan dolayı bütün dualardaki ortak hakikati kavramak çok mühimdir. Evet, küllî bir nazarla bakıldığında dua ve münâcâtlarda esas olanın Hakk’a teveccüh olduğu anlaşılmaktadır. Yani Cenab-ı Hakk’a yapılan tazarru ve niyazların ortak noktası, O’na teveccüh etmek, O’na açılan kapının tokmağına dokunmak veya düğmesine basmak demektir.

Allah Teâlâ’ya yapılan dua ve niyazların bütünü için geçerli olan diğer bir hususiyet de bu duaların bizim kuvve-i mâneviyemizi takviye etmeleridir. Yani Hâkim-i Mutlak olan Allah, bizimle beraber olduktan, mü’min de bunun bilincinde olarak hareket ettikten sonra hiçbir kimsenin veya hâdisenin dua dua yalvaran bir mümine zararının dokunması mümkün değildir. Duaların mü’mine kazandırdığı sırlardan biri de Allah’a karşı yaptığı niyazların onun için çok yüksek bir moral kaynağı olduğudur.

Meselenin diğer bir yanı da şudur: Allah’a sığınılacak hususlardan istiâze edilmesi veya beklenen neticelerin istenmesi, bu hususların hârici şartlarına riayet edilmesini de iktiza eder. Bu konuyu bir misalle az daha açmak istiyorum:

Efendimiz’in yaptığı dualardan biri şöyledir: “Allâhümme innî eûzü bike mine’l-hemmi ve’l-hazeni ve eûzü bike mine’l-aczi ve’l-keseli ve eûzü bike mine’l-cübni ve’l-buhli ve eûzü bike min galabeti’d-deyni ve kahri’r-ricâli – Allah’ım! Üzüntüden, tasadan, acizlikten, tembellikten, korkaklıktan, cimrilikten, borca yenik düşmekten, başkalarının ayağı altında iki büklüm kalıp ezilmekten, bazı insanların galebe ve tasallutundan Sana sığınırım.” (Buhari, Daavat, 36-38)

Efendimiz’in yaptığı bu duada istiâze ettiği hususlardan biri “hazen”dir. Hazen, tasa, keder ve işin sarpa sarması gibi manalara gelir. İnsanın içindeki tasa ve keder, bazen hem işlerin sarpa sarmasına hem de iradeyi felç eden bir çaresizlikle bunalımlara sebebiyet verir. Buna karşılık yapılacak şey Allah’a sığınma olmalıdır. Zira gerçek melce’ ve menca (sığınılacak yer) Allah Teâlâ’dır; evet sadece O’na sığınılır ve her şey O’ndan beklenir. Böyle bir mülahaza, aynı zamanda kulun Rabb’isine karşı edebi ve saygısının gereğidir. Eskiden tekyelerde kapının arkasında “Edep Yâhû!” yazılıydı. Sahabenin de Hz. Peygamber Efendimiz’le (sallallahu aleyhi ve sellem) gizli bir şey konuşmak istediğinde -ayetin ifadesiyle- sadaka vermesi gerekirdi. (Bkz.: Mücadele, 58/12) Şüphesiz bu, onların mazhar olduğu nimete ve hiç de ucuz olmayan bir mülakata şükran nişanesiydi.

Bize düşen, sebeplere riayet etmektir

İşte mü’min, Allah’a yalvarmak, tazarru ve niyazda bulunmakla aslında O’nunla gizlice konuşmuş olmaktadır. Bu da bir manada kendi güç ve kuvvetinden teberri etme manasına gelir ki, müminin yaptığı böyle bir dua ile adeta “Kendi güç ve kudretimden teberri ettim ve Senin güç ve kuvvetine sığındım Allah’ım!” demektedir. “Allah’ım! Bütün eşrârın şerrinden, füccârın keydinden Sana sığınıyorum” demenin yanı başında, “Nefsimin şerrinden de Sana sığınıyorum.” demiş olmaktadır. Böyle bir duada bulunma bu manaları ihtiva ettiği gibi bir de “Allahım! Eğer Sen muhafaza buyurmazsan hiç kimse beni koruyamaz.” manasını da muhtevidir. Bu da, doğrudan doğruya O’ndan O’nu istemek demektir.

Mevzu ile alakalı mülahazalarımıza, ele aldığımız dua üzerinden devam edersek, tasa ve kederden sıyrılma meselesinin de bir mümin için çok önemli olduğunu söyleyebiliriz. Yani bu dua, insanın tasa ve kederlerinin ruhunu sarmasına sebep olan ihmal, söz ve davranışlardan uzak durmayı da nazara vermektedir. Bu açıdan böyle bir duayı yapan mü’minin aynı zamanda tasa ve kederlerden sıyrılma gayreti ve cehdi içinde olmasının gerekliliği söylenebilir.

Binaenaleyh hem düşünce ve duygularımızı hem de davranışlarımızı alakadar eden dua gibi bir meselede esbab her şey demek değildir. Bir diğer yönüyle de madem dua ile istediğimiz hususu hedef olarak ele alıyoruz ve bu husus bizim için bir gâye-i hayâl oluyor; hatta onunla matlabımıza ulaşmak istiyoruz. Öyle ise bu isteklerimizin aksini netice verecek esbaba karşı tavır almamız gerekmektedir. Aynı zamanda arzu ettiğimiz hususlara ulaşmak için de gerekli sebeplere riayet etmemiz lazımdır. Hususiyle de esbap dairesinde bulunduğumuz sürece -ki bu durum insanın ömrü bitene kadar devam eder- sebeplere riayet bizim için bir sorumluluktur.

Evet, her şey fertte başlar. Daha sonra himmeti toplum olan fertler, toplumun sesi ve soluğu haline gelir ve her yerde bunları soluklarlar. Bundan böyle de Yunus’un yaklaşımıyla her yerde onların pazarlığı yapılır. Onların alış-verişinde alıp sattıkları şey de tevhiddir.

Bu yazı toplamda 1421, bugün ise 0 kez görüntülenmiş

Share

Kamuya 23 bin personel alınacak

Yazar aSh | 14.12.2007 | Kategori Gündem

 Kamudaki serbest memur kadrolarına açıktan veya diğer kamu kuruluşlarından nakil suretiyle atama yapılacak.Kamuya 23 bin, YÖK’e 5 bin personel alınacak.

TBMM Genel Kurulu’nda 2008 yılı bütçe görüşmeleri sırasında kabul edilen bir kanun tasarısına göre, kamu kurum ve kuruluşlarının serbest memur kadrolarına 2007 yılında emeklilik, ölüm, istifa veya nakil sonucu ayrılan memur sayısının yüzde 50’sini geçmeyecek şekilde açıktan veya diğer kamu kuruluşlarından nakil suretiyle atama yapılabilecek. Bu sınırlar içinde memur ihtiyacını karşılayamayacak idare kurum ve kuruluşlar için ilave 23 bin atama izni verilecek.

Yükseköğretim kurumlarına da öğretim üyesidışındaki boş öğretim elemanı kadroları için ilave 5 bin atama izni verilmesi öngörülüyor. Bu kadroların 480’i, öğretim elemanı yetiştirmek amacıyla araştırma kadrolarına yapılacak atamalar için kullanılacak.

Kamunun işlettiği eğitim ve dinlenme tesisi, misafirhane, çocuk bakımevi, kreş, spor tesisi ve benzeri sosyal tesislerin giderleri, bu tesislerin işletilmesinden elde edilen gelirden karşılanacak. Bu yerlerde, merkezi yönetim bütçesi ile döner sermaye ve fonlardan ücret ödenmek üzere 2008 yılında ilk kez istihdam edilecek yeni personel görevlendirilmeyecek.

AA

Bu yazı toplamda 19395, bugün ise 0 kez görüntülenmiş

Share

Ekim ayında en çok aranan kelimeler

Yazar admin | 13.12.2007 | Kategori Teknoloji

Biraz gecikmeli de olsa bütün ülkelerin ekim ayı içerisinde google’da en çok aradiği kelimeler yayınlandı. Türkiye’de en çok aranan kelimeler ise şöyle;

1. kanal 24
2. TÜRKÇE SÖZLÜK
3. isimlerin anlamları
4. ak bank
5. clubpenguin
6. candan erçetin
7. namaz vakti
8. sitene ekle
9. ŞANS TOPU
10. futbol oyunları
11. ekolay net
12. gta hileleri
13. dacia
14. hoppala
15. adil ışık

Bu yazı toplamda 8874, bugün ise 0 kez görüntülenmiş

Share

İsimlerin anlamları

Yazar admin | 13.12.2007 | Kategori Gündem

Hangi isim ne anlama geliyor çoğu zaman merak etmişizdir. İşte bu sorunun cevaplarını bulabileceğiniz kaynaklar:

1 2 3 4 5 6 7

Bu yazı toplamda 1403, bugün ise 1 kez görüntülenmiş

Share

TDK Güncel Türkçe Sözlük

Yazar admin | 13.12.2007 | Kategori Kültür - Sanat

Türkçenin en güvenilir, en gelişmiş ve en güncel sözlüğü, 1945’ten beri yayımlanan Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlük’ünün Genel Ağ’daki sürümüdür.

Türkçe Sözlük dilimizde yaşanan gelişmelere bağlı olarak sürekli güncellenmektedir. Şu anda sözlükte 104.481 anlam bulunmaktadır. Eleştiri ve katkılarınızı katki@tdk.org.tr adresine yazabilirsiniz. Katkı ve eleştirileriniz değerlendirildikten sonra gereği yapılacaktır.


Uyarı:

    1. Güncel Türkçe Sözlük‘te kişi adları yer almamaktadır. Kişi adları ile ilgili olarak Kurumumuzun hazırladığı Kişi Adları Sözlüğü‘ne buradan ulaşabilirsiniz.

    2. Klavyesinde Türkçe karakterler bulunmayan kullanıcılar, aradıkları sözü Türkçe karakter kullanmadan yazıp Ara düğmesini tıklarlarsa program Türkçe karakter içeren söz veya sözleri önerecektir. Bu söz veya sözlerin üzeri tıklandığında ilgili tanımlara ulaşılabilecektir. Örnek: “ağaç” sözü aranıyorsa, “agac” yazılabilir.

    3. Güncel Türkçe Sözlük‘te özel yazı tipleri kullanılmıştır. Bilgisayarınızda bu tür yazı tiplerini göremiyorsanız veya değişik karakterler görünüyorsa, Yazılımlar sayfasından Yazı tipleri 2 seçeneğini tıklayarak bu yazı tiplerini bilgisayarınıza yüklemeniz ve işletim sisteminize tanıtmanız gerekmektedir.

    4. Güncel Türkçe Sözlük ile Yazım Kılavuzu’ndaki madde başı eşleştirme çalışmaları devam etmektedir. Sözlerin yazılış biçimleri için  Yazım Kılavuzu’na başvurmanızı öneriyoruz.

Duyuru: Türk Dil Kurumu, yeni bir hizmeti daha kullanıcılara sunuyor. Türkçe Sözlük ‘ten sözler ve Yabancı Kelimelere Karşılıklar çalışmasından alınan sözlerin Türkçe karşılıkları duyuru topluluğuna her hafta düzenli olarak gönderilecektir. Bu duyuruları almak istiyorsanız bilgi@tdk.org.tr veya bilgi@tdk.gov.tr adresine e-posta göndermeniz yeterli olacaktır.

Bu yazı toplamda 2415, bugün ise 1 kez görüntülenmiş

Share

Kanal 24 internet sitesi iddialı

Yazar admin | 13.12.2007 | Kategori Gündem

Türkiye’nin yeni haber kanalı 24, internette de izleyicileri ile buluşmaya başladı. www.yirmidort.tv adresinde online olan 24 alanında farklı ve iddialı.

Tüm programların videolarla da tanıtıldığı www.yirmidort.tv. sitesi, canlı yayında hem kalitesi yüksek hem de oldukça hızlı olma iddiasında.

24 Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Hoş, sitenin yazılı bir haber sitesi olmayacağını çünkü haberi zaten canlı ve kaliteli olarak ekrana taşıdıklarını belirtti.

www.yirmidort.tv ile doğru ve kaliteli habere anında ulaşmak mümkün. Sitede yer alan canlı yayın, uyduda yayınlanan 24 ile sadece 9 saniye fakla eşzamanlı olarak izleyiciye ulaşıyor. Böylece internet izleyicileri sıcak gelişmelerden anında ve canlı yayınla haberdar oluyorlar. Ekran başında olmayan 24 izleyicileri, haber hattı ve son dakika gelişmeleri ile gündemde yer alan olayları anında takip etme şansına sahip olacaklar. Site ziyaretçileri, www.yirmidort.tv sayfasından internet radyoyu da dinleyebilecekler.

Bu yazı toplamda 2522, bugün ise 0 kez görüntülenmiş

Share

Fenerbahçe, ilk 16 takım arasında

Yazar aSh | 13.12.2007 | Kategori Spor

 
Fenerbahçe, Şampiyonlar Ligi G Grubu’ndaki son maçında bu akşam CSKA Moskova ile karşı karşıya geldi. Karşılaşmayı Fenerbahçe 3-1 kazanmasını bildi.

MAÇ SONA ERDİVe Kadıköy’de son düdük geliyor. Moskova’da elinden kaçırdığı CSKA Moskova’yı Saracoğlu’nda farklı geçiyor. Önce Edu topu kendi filelerine gönderdi, iki dakika sonra Alex eşitlik sayısını attı. İlk yarının son saniyelerinde Uğur sahneye çıktı ve perdeyi kapatan golü attı. İkinci yarıda yine sarılacivert rüzgarı vardı sahada. Sayısız pozisyondan yararlanamayan Fenerbahçe karşılaşmanın son dakikasında yine Uğur ile perdeyi kapatan taraf oluyor. Fenerbahçe, karşılaşmayı da 3-1 kazanarak 11 rekor puanla Avrupa’nın ilk 16 takımı arasındaki yerini ayırıyor.

90+ Kezman Uğur’un yerine giriyor. Perdeyi biz açtık ve biz kapatıyoruz. Fenerbahçe 11 puanla bir rekor kırıyor. Gruplarda en fazla puanı toplayan Türk takımı oluyor.

90. Dakika – Uğur Boral farkı ikiye çıkaran golü atıyor. Sağ kanattan gelen ortaya kafayla mükemmel vuruyor. 3-1

87. Dakika – Fenerbahçe artık geri çekildi zamana oynuyor. İlk 16 takıma kalabilmek için son 3 dakika.

79. Dakika – Fenerbahçe yine gole çok yaklaştı. Önce Deivid sonra da Kazım forsattan yararlanamadı. Kazım, boş kaleye gönderemedi.

73. Dakika – Konuk ekip etkili geliyor. Carlos topu uzaklaştırıyor.

71. Dakika – Gökhan kaleyi yokluyor ama kaleci Akinfeev yine gole izin vermiyor.

70. Dakika – Semih yerini Kazım’a bırakıyor.

65. Dakika – Aman Allah’ım Uğur’un vuruşu üst direkten dönüyor. Cezaalanı içinde topu önünde bulan Uğur sert ve düzgün vuruyor ama direk gole izin vermiyor.

64. Dakika – Oyunun kontrolü Fenerbahçe’de ama asıl sevindirici haber Hollanda’dan geldi. İnter PSV karşısında deplasmanda 1-0 öne geçti.

58. Dakika – Fenerbahçe % 55 ile rakibi karşısında üstün bir oyun ortaya koyuyor. Moskova ise % 45 ile oynuyor.

56. Dakika – Yapma bunu Semih! Uğur soldan getiriyor. Kavisli ortasında Semih kafayı vuruyor ama top boş kaleye değilde auta çıkıyor. Fenerbahçe bir golden daha oluyor.

55. Dakika – Fenerbahçe’nin karşılaşmadaki 2-1 üstünlüğü devam ediyor.

48. Dakika – İlk yarıda perdeyi kapatan Fenerbahçe ikinci yarıda da yükleniyor. Carlos kendine yakışır bir füze gönderiyor kaleye ama kaleci Akinfeev’i geçemiyor.

46. Dakika – Ve ikinci yarıya temsilcimiz başlıyor. Başarılar Fenerbahçe. Bu işi Kadıköy’de bitir.

İkinci yarıdan yine merhebe sevgili futbol severler.

İLK YARI SONA ERDİ

45+1. Dakika – Kadıköy yıkılıyor. Fenerbahçe öne geçiyor ilk yarısının son saniyelerinde. Alex’in mükemmel pasını son derece güzel değerlendiren Uğur Boral Fenerbahçe’ye galibiyeti getiren golü atıyor. 2-1

45. Dakika – 1 dakikalık uzatma süresi oynanıyor.

40. Dakika – Bir sarı kart da Gökhan’a çıkıyor. Karşılaşmada iki gol var. Ve eşitmit devamediyor.

38. Dakika – Fenerbahçe, Aurelio ile etkili oldu. Gökhan’ın ortasına mükemmel vurdu Aurelio ama kaleci Akinfeev’i geçemedi.

32. Dakika – Moskova sadece iki dakika sevinebiliyor. Kaptan eşitlik golünü atıyor. Alex, cezaalanı önünde bulduğu fırsatı iyi değerlendiriyor. Alex, mükemmel bir vuruşla eşitliği sağlıyor.1-1

30. Dakika – Edu yine sahnede, Moskova Kadıköy’de yenik duruma düşüyor. Karambolda kalan topu Edu kendi kalesine gönderiyor. Ve Moskova durumu 1-0 yapıyor.

28. Dakika – Fenerbahçe bu kez Semih ile etkili geldi ama Semih’in vuruşu kalecide kaldı. Alax, Semih’e kızıyor.

26. Dakika – Fenerbahçe gole çok yaklaştı Deivid ile. Ama Deivid’in kafa vuruşunu defans çizgiden çıkarıyor.

20. Dakika – Uğur Boral’la köşe vuruşu kullanıyoruz. Orta geldi ancak pozisyonu savuşturdu CSKA savunması. İyi kullanamadık.

16. Dakika – İnanılmaz bir gol kaçıyor Semih’le. Semih’in vuruşu Akinfeev’den sekti. Alex’in önüne düştü top ancak onun da vuruşu zayıf olunca top bir kez daha Akinfeev’de kaldı.

11. Dakika – Gruptaki PSV Eindhoven maçı da 0-0 devam ediyor.

6. Dakika – Carlos’un vuruşu barajdan sekiyor Gökhan’ın önüne düşüyor ama ofsayt bayrağı kalkıyor Gökhan Gönül için.

3. Dakika – Fenerbahçe bu kez Edu ile tehlekeli oldu. Kornerden gelen topa kafayla vuran Edu oldu ama top kaleci Akinfeev’de kaldı.

2. Dakika – Karşılaşmayla sarı kanaryalar hızlı başladı ve Aurelio ile tehlikeli oldu Fenerbahçe. Ama kaleci Akinfeev, topu kornere tokatladı.

1. Dakika – Karşılaşmaya Moskova başladı. Fenerbahçe Galatasaray kadrosu ile çıktı karşılaşmaya.

Ve büyük heyecan saati geldi çattı. Başarılar Fenerbahçe.

İyi akşamlar sevgili futbolseverler. Dün Beşiktaş’ın Şampiyonlar Ligi’ne veda etmesinden sonra gözler Kadıköy’e çevrildi. Fenerbahçe Rusya’nın güçlü temsilcisi CSKA Moskova’yı konuk ediyor. Umutlarımız Saracoğlu Stadı’nda Fenerbahçe ile atıyor. Haydi Fenerbahçe bu sevinci Türk milletine yaşat.


Avrupa Şampiyonlar Ligi’nde (G) Grubu’nda Fenerbahçe-CSKA Moskova arasında yapılacak maçın hakem ve takım kadroları şöyle:

Stat: Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu

Hakemler: Matteo Simone Trefoloni, Luca Maggiani, Sandro Rossomando (İtalya)

Fenerbahçe: Volkan Demirel, Gökhan, Lugano, Edu, Roberto Carlos, Deivid, Selçuk, Aurelio, Uğur, Alex, Semih


CSKA Moskova: Akinfeev, Semberas, Ignashevich, Ramon, Berezutski, Zhirkov, Janczyk, Eduardo, Aldonin, Grigoriev, Caner



Kadıköy Şükrü Saracoğlu Stadı’nda saat 21:45’te başlayacak karşılaşmayı İtalya Futbol Federasyonu’ndan Matteo Simone Trefolini yönetecek. Trefolini’nin yardımcılıklarını Luca Maggiani ve Sandro Rossomando yapacak. Karşılaşmanın dördüncü hakemi ise Gabriele Gava.

Grubun diğer maçında bu akşam PSV Eindhoven ile Inter, Hollanda’da karşı karşıya gelecek.

FENERBAHÇE AVRUPA KUPALARINDAKİ 138. MAÇINA ÇIKACAK

Avrupa Şampiyonlar Ligi G Grubu’ndaki son maçında bu akşam Rusya’nın CSKA Moskova takımıyla karşılaşacak Fenerbahçe, Avrupa kupalarında 138. maçına çıkacak.

Sarı-lacivertli ekip, Avrupa arenasında bugüne dek yaptığı 137 maçta 44 galibiyet, 22 beraberlik ve 71 yenilgi aldı.

Rakip filelere toplam 160 gol atan sarı-lacivertliler, kalesinde ise 232 gole engel olamadı.

TÜRK-RUS TAKIMLARI 14. KEZ KARŞI KARŞIYA

Fenerbahçe’nin, CSKA Moskova ile yapacağı maçla Türk-Rus takımları Avrupa kupalarında 14. kez karşı karşıya gelecek.

Türk ekipler, Rus rakiplerine karşı yaptığı 13 maçta 4 galibiyet, 4 beraberlik ve 5 yenilgi aldı. Türk takımlarının attığı 16 gole, rakipleri 14 golle karşılık verdi.

Fenerbahçe, CSKA Moskova ile G Grubu’nda deplasmanda yaptığı ilk maçta 2-2 berabere kalmıştı.

Not: Yapılan değerlendirmede Türk ekiplerin eski SSCB dönemindeki maçları dikkate alınmamıştır.

FENERBAHÇE, KADIKÖY’DE YIKILMIYOR

Avrupa Şampiyonlar Ligi G Grubu’ndaki son maçında bugün Kadıköy’de Rusya’nın CSKA Moskova takımıyla karşılaşacak Fenerbahçe, genel olarak son 30 resmi maçında yenilmeyerek sahasında önemli bir başarı ortaya koydu.

Kadıköy’deki son yenilgisini Turkcell Süper Lig’de geçen sezonun 8. haftasında Bursaspor’a (1-0) karşı alan sarı-lacivertliler, bu maçın ardından sahasında çıktığı 19’u lig, 6’sı Avrupa kupası ve 5’i de Fortis Türkiye Kupası maçı olmak üzere toplam 30 maçta 21 galibiyet, 9 beraberlik elde etti.

Avrupa kupalarında ise 9 maçlık bir yenilmezlik serisi yapan sarı-lacivertliler, Kadıköy’deki son yenilgisini, yine Şampiyonlar Ligi’nde mücadele ettiği 2005-2006 sezonunda İtalya’nın Milan takımına karşı 4-0’lık skorla almıştı.

Sarı-lacivertliler, Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadı’nda çıktığı son 9 Avrupa kupası maçında 6 kez kazanırken, 3 maçta da eşitliği bozamadı.

KADIKÖY’DEKİ SON 9 MAÇ

Fenerbahçe’nin, Milan yenilgisinden sonra Kadıköy’de yaptığı son 9 Avrupa kupası maçında aldığı sonuçlar şöyle:

Fenerbahçe-B36 Torshavn……..: 4 – 0
Fenerbahçe-Dinamo Kiev………: 2 – 2
Fenerbahçe-Randers………….: 2 – 1
Fenerbahçe-Palermo………….: 3 – 0
Fenerbahçe-Eintracht Frankfurt.: 2 – 2
Fenerbahçe-AZ Alkmaar……….: 3 – 3
Fenerbahçe-Anderlecht……….: 1 – 0
Fenerbahçe-FC Inter…………: 1 – 0
Fenerbahçe-PSV Eindhoven…….: 2 – 0

SAHASINDAKİ 68. MAÇ

Fenerbahçe, Avrupa kupaları mücadelesinde bu akşam sahasında 68. maçına çıkacak.

Bugüne dek evinde yaptığı 67 karşılaşmada 32 galibiyet elde eden sarı-lacivertliler, 24 karşılaşmada yenildi, 11 kez de berabere kaldı. Sarı-lacivertliler, sahasında yaptığı maçlarda toplam 95 gol atarken, kalesinde 77 gol gördü.

Bu yazı toplamda 4313, bugün ise 1 kez görüntülenmiş

Share

İdrar deyip Geçmeyin

Yazar Swan | 12.12.2007 | Kategori Sağlık

İnsan vücudu, içinde yürütülen faaliyetlerle bir şehre benzetilebilir. Bir şehirde olup bitenlerden daha fazlası, kendi ölçeğinde bedende gerçekleşir. İnsan şehrindeki faaliyetlerin büyük bir kısmı otomatik olarak gerçekleştirildiğinden, insanların çoğu bünyelerinde meydana gelen son derece kompleks ve mizanlı hâdiselerin farkında değildir. Çünkü beden şehrinin sağlığını sürdürebilmesi için gerekli etki ve tepki mekanizmaları irademiz dışında yürütülmektedir. Bedenimizdeki besinlerin sindirilmesi, dolaşımı, atıkların temizlenmesi, yakıt molekülü oksijenin nefes aracılığıyla bütün hücrelere dağıtımı gibi günlük beden faaliyetlerini sürdürmeye yönelik aktivitelerimiz o kadar fıtrî şekilde yürütülmektedir ki, biz bunların farkına hiç varmıyoruz. Tuvalet ihtiyacı oluşursa, adabına uyarak ihtiyacımızı gideririz. O ihtiyacın bildirilmesi, cevabın verilmesi ve rahatlamak için büyüklü küçüklü birçok sistemin âhenkli şekilde işletilmesini yine hiç düşünmüyoruz.

Boşaltım sisteminin temel organı olan böbrek ve bağlantılı fonksiyonları, bugün tıpta bir ilim dalı (nefroloji) ve uzmanlık alanıdır. Beden şehrinin her bir karesi üzerinde yeterince gözlem ve araştırma yapılırsa ve oradaki çok katmanlı hiyerarşik mekanizmalar çözümlenirse, insanın farklı menzillerinde çeşitli ilimlere ve tefekkürlere vesile olacak birçok hâdisenin cereyan ettiği görülecektir. “Denizler mürekkep, ağaçlar kalem olsa, Allah’ın ilmini yazmakla bitiremezler.” hakikatinin tercümanı olurcasına, beden sarayındaki yapı ve fonksiyonların, değişik derecelerde, ilmi ve kudreti sonsuz bir Zât’ın varlığına ayine oldukları görülecektir.

Bedenimizde sürekli cereyan eden faaliyetlerden biri de, boşaltım sisteminin âhenkli işleyişidir. Erişkin bir kişide, normal şartlarda böbreklerden süzülüp gelen idrarın mesanede (idrar torbası) toplanması, bir balonun içine hava üflendikçe genişlemesine benzer. Böbreklerden süzülerek gelen idrarın miktarına paralel olarak, mesane genişler. Otomatik olarak yürütülen idrar depolama işleminin mükemmel şekilde gerçekleştirilmesinde, otonom sinir sistemine önemli roller verilmiştir. Erişkin insanların günde 5-6 defa idrara çıktığı kabul edilirse, sadece günlük üretilen sıvı atıkları atma (idrar boşaltma) süresi, toplam 5 dakika kadardır. Otonom sinir sistemi yeterince gelişmemiş bir bebeğin idrarı depolama kabiliyeti çok sınırlı olduğundan, mesanesi sık sık boşaltılır. Yeni doğan bir bebek ise, günde ortalama 20-25 kez idrar yapar. Böylece hem böbreklerden gelen idrarın mesaneye rahat bir şekilde akması sağlanır, hem de idrar yolları mekanik olarak temizlenmiş olur. İdrarın böbreklerden mesaneye taşınmasında kullanılan yaklaşık 3-7 mm çapındaki borucuklardan (üreter) akan idrarın mesaneye geçebilmesi için, bu kesedeki iç basıncın düşük tutulması gerekir. Otonom sinir sistemi tam gelişmemiş bebeklerde, böbreklerin yüksek basınçtan korunabilmesi için, mesanedeki idrar sık sık boşaltılarak basınç düşürülür. Altıncı aydan sonra, otonom sinir sisteminin gelişmesiyle, mesanenin idrarı depolama kapasitesi artar ve idrar yapma sayısı da azalmaya başlar. Erişkinlikte, idrarı depolama, uygun yer ve zamanda boşaltma kabiliyetinin gelişmesi de, irademiz dışında, dengeli bir şekilde tamamlanır. Beden şehrindeki yüzlerce güzellikten biri olan idrarın dengeli atılması hâdisesi insanda merhametin bir tecellisi olarak devam ettirilmektedir.

.

İdrar yollarındaki yardımlaşma
Beden şehrinin birimleri arasında muhteşem bir yardımlaşma vardır: Meselâ böbreklerden gelen idrar, akarsu yatağının temiz tutulması gibi bütün idrar yolları boyunca bir temizlik yapılmasına vesile olmaktadır. Bu temizlik başta mikroorganizmalar olmak üzere, idrar yollarında oluşabilecek kum ve taş tanecikleri için de geçerlidir. Mesanelerine bakteri enjekte edilen sağlam kişilerde idrar yolu enfeksiyonu gelişmemiş, bunlarda idrarın tazyikli olarak atılması, bakterilerin sürüklenerek dışarı atılmasını kolaylaştırmıştır.
Elastik yapıdaki mesane duvarının hem genişletilerek, hem de mesane basıncı düşürülerek böbreklerin koruması, mesane ve böbrekler arasındaki yardımlaşmaya misâldir. Çünkü böyle bir elastikiyetle basınç düşürülmeseydi, böbrekler yüksek basınç altında kalarak fonksiyonlarını yitirebilirdi. Sebepler plânında böbreklerin rahat çalışması, uygun miktarda ve basınçta idrar çıkarması (böbreklerin korunması) mesane duvarının elastik olmasıyla sağlanır. Bunun insana bir lütuf olduğunu ise, ancak sistem arızalandığında anlayabiliriz.

Anne karnındaki bebeğin idrarı
Anne karnındaki bebeğin (fetus) beslenme ve boşaltım sistemlerinin temel düzenleyicisi olarak plasenta vazifelendirilmiştir. Ayrıca fetus böbreğine de önemli görevler verilmiştir. Meselâ sıvı-elektrolit ile asit-baz dengesinin düzenlenmesi, hormon ve büyüme faktörlerinin üretilmesi bunlardan birkaçıdır. Dördüncü aydan itibaren fetuste, idrar üretimi başlar ve mesane her 30-60 dakikada bir dolar-boşalır. Mesane içindeki idrar, anne rahmindeki koruyucu yastık gibi yavruyu saran amniyon sıvısına boşaltılır. İdrara benziyen amniyon sıvısı, rahimdeki ceninin, annenin vücut sıcaklığındaki değişikliklere karşı korunmasında, normal gelişim için gerekli alanın sağlanmasında, gıda ve oksijen gibi maddelerin temini için uygun vasatın oluşturulmasında, anne karnının maruz kalabileceği muhtemel darbeler karşısında korunmasında vazifelidir. Rahimde bebeğin yerleştirildiği amniyon sıvısı, idrar gibi bir sıvıdan hazırlanıp, dünyanın yeni misafirini rahat ettirmek için üretilir.

 
.

İdrarın meydana getirilişi Bedenin en ücra köşelerine kadar oksijen ve gıda maddelerini taşımakla görevli kan, geri dönüşünde hem metabolizma atıklarını, hem de vücudumuzda çeşitli sebeplerle oluşan zehirli-fazlalık maddeleri toplayarak böbreklere getirir. Beden şehrinin sağlığının devamında rol alan kan, böbreklere uğradığında kesintisiz olarak filtre edilir.

Böbreklerde, atık maddeler öylesine hassas şekilde ayıklanır ki, “Hangi maddeden ne kadar gereklidir?” gibi, ince hesap ve sınırsız bilgi gerektiren husus biliniyormuşçasına vazife icra edilir. İleri bilgisayar sistemleriyle desteklenmiş sunî böbrekler (diyaliz makineleri gibi) asıl böbreğin yerini hiçbir zaman tutamaz. Sonsuz bir ilim ve kudretin emri altında zâhirî sebepler kullanılarak çalıştırılan sağlıklı canlı böbrek, yapılması gerekeni, Sevk-i İlâhî ile yerine getirir. Atılması gerekenleri sıvı halinde (idrar) mesaneye gönderir. İdrarla atılan maddeler, farklı özellikler taşıdığından, hastalıkların teşhisinde kullanılır. Çünkü idrarın rengi, kokusu, yoğunluğu, içerisindeki organik ve inorganik maddeler insan sağlığı hakkında çeşitli ipuçları verir. Boşaltım sistemine yerleştirilen bu hassas dengedeki sapmalar, beden şehrinde bir şeylerin yanlış gittiğinin işareti olarak yorumlanır. Bir başka ifadeyle, hayat tarzımız, beslenme şeklimiz, hastalıklar, alınan ilâçlar, idrarın yapı ve kompozisyonunda farklılıklara yol açabildiğinden idrar tahlili, sağlıklı olup olmadığımızın bir göstergesi olarak önem taşımaktadır (Şekil 2-3). Sağlıklı kişinin idrarı, sarı ve berraktır. Bu rengi esas itibariyle ürokrom pigmenti ve bir miktar da ürobilin ile üroeritrin verir. Renksiz bir idrar söz konusu ise ya aşırı sulu şeyler alınmıştır veya diüretikler gibi idrar söktürücü ilâçlar kullanılmış yahut değişik tipte şeker hastalıkları (diabetes mellitus, diabetes insipitus) gibi bozukluklar var demektir. Gün içerisinde idrarda sarı ile su berraklığı arasında gidiş gelişler olabilir (meselâ yemekten 1-2 saat sonraki idrarın su gibi renksiz; aşırı eforda ise, koyu turuncu olması gibi). Pancar, şeker boyaları ve bir kısım ilâçlar idrarı kırmızıya dönüştürebilir. Hastanın şikayetleri, muayene ve tahlillerle anlamlandırıldığında kırmızı-kahverengi, mavi-gri, sütü andıran beyazlıktaki ve bulanık idrarların hepsi, bir hastalık belirtisi olabilir

Bu yazı toplamda 2071, bugün ise 0 kez görüntülenmiş

Share

Bebekler Neden Sol Kucakta ?

Yazar Swan | 12.12.2007 | Kategori Sağlık

İnsanlar hangi işlerde sağ, hangilerinde sol elini kullanır? Sağ-sol el veya kol kullanılması, iradî bir tercihle mi, yoksa gayriiradî bir sevkle mi gerçekleşir? Yapılan çalışmalarda, insanların farkında olmadan sağ ve sol ellerini tercihli kullandıkları tespit edilmiştir. Annelerin çocuklarını sol kollarında tutma temayülleri bir sevk-i ilâhî olduğundan, bir anneye neden çocuğunu kucağındayken solda tuttuğunu sorarsanız, çoğunlukla bunun herhangi bir sebebinin olmadığını söyler. Bilhassa annelerin yavrularını sol kucaklarına alıp sol kollarında tutmaları, araştırma mevzuu olmuştur. Kadınların % 85’inin (yaşlarına ve evli olup olmadıklarına bakılmaksızın), bebekleri kucaklarına aldıklarında sol kollarına yatırıp öyle tutmaları hususu, ‘Nature’ dergisinin 26 Şubat 2004 tarihli sayısında incelenmiştir.1
İnsanların çoğunda beynin sağ tarafı, vücudun sol tarafını ve duyguları kontrol etmede vazifelidir. Bundan dolayı, bebeğin ağlaması, gülmesi veya esnemesi gibi hissî uyarılar sol taraftan geldiğinde, anne tarafından daha kolay algılanır. Bebek sağ kucağa yatırıldığında ise, bebekten gelecek tepkiler, annenin sol yarımküresine yönlendirilir. Fakat beynin sol tarafı duyguların analiz ve değerlendirilmesinde vazifeli olmadığından, bebek ile anne arasındaki iletişimde kopukluklar yaşanabilir.2
Bebeklerin emniyet hissi sağlıklı gelişmeleri açısından çok önemli olduğundan, bebek annesinin kalb atışlarını duyma ihtiyacı hisseder. Anneler açısından gayriihtiyarî gerçekleşen ve Rabb’imizin merhamet ve şefkatinin annelerdeki tezahürlerinden biri olan bebeği sol koluyla sol kucağında tutma tercihi, bu ihtiyacı karşılamaya hizmet eder.
Bu davranışın vücudumuzdaki organların fizikî yerleşimiyle de bağlantılı olduğu düşünülmektedir. İnsan bedeni anatomik açıdan simetrik yaratılmış olmasına rağmen, bazı iç organları asimetrik olarak yerleştirilmiştir. Meselâ oldukça ağır olan karaciğer sağdadır; iki loblu akciğerin sağ lobu, sağ el, kol ve bacak soldakilere nispeten biraz daha ağırdır. Solda zannettiğimiz kalb de ortaya yakın bir yerde bulunur. Anatomik açıdan kalbin üst kısmı sola yatık olduğundan ve kalb sesleri kalbin üst tarafından geldiğinden, kalbimizi tam solda zannederiz. Bütün iç organların bu şekilde yerleştirilmesiyle, vücudun kütle merkezi ortada değil, tam olarak bilemediğimiz hikmetlere binaen, hissedilir derecede sağ tarafta takdir edilmiştir.3
Fizikî kanunlar açısından ayakta dengeli durabilmemiz için ağırlık merkezinden geçen dikey çizginin, zeminde iki ayağımızın ortasına denk gelmesi gerekir. Anneler bebeklerini sağ kollarına ve kucaklarına alsalardı, destek gereği sol kollarını da sağa doğru çekeceklerinden, zaten sağ tarafta olan kütle merkezi iyice sağa kaymış olacak ve dengenin sağlanmasında zorluklar yaşanacaktı. Böyle bir durumda anneler âni bir dengesizlikte düşme tehlikesi yaşayacakları gibi, evlâtları da tehlikeye mâruz kalabilecekti.
Bebek gayrıihtiyarî olarak annenin sol kucağına yatırıldığında ise, annenin sağda olan ağırlık merkezi sola (vücudun ortasına) doğru kayarak denge daha da güçlendirilmiş olur. Dengeyi kaybetme tehlikesi olmaksızın bebek kucakta emniyet içinde rahatlıkla taşınır.
Öte yandan, kucakta tutulan bebeğin annenin kütle merkezine tesiri ve ağırlığının annenin her iki koluna dağılması da çok önemlidir. Bebek sol kola alındığında bebeğin ağırlığının çoğu solda; sağ kola alındığında ise ağırlığının çoğu sağda olur. Annenin sağda olan kütle merkezini ortaya doğru kaydırmak için bebek sol kola alınmalıdır. Bebek sol kucağa alındığında, başının ağırlığı annenin sol kolu üzerine, geri kalan kısmının ağırlığı ise sağ koluna biner. Diğer bir ifadeyle bebeğin kütle merkezi, sağ kola daha yakın olur ve daha güçlü olan bu kol daha fazla yük taşır. Sol kol zayıf olduğundan sadece bebeğin kafasını dikkatlice desteklemekte kullanılır. Anne, bebeği sağ kucağında tutarsa, zayıf olan sol koluna daha fazla yük bineceğinden bu defa anne, bebeği taşımakta zorlanır.
Annelerin bebeklerini gayrıihtiyarî sol kucaklarına almalarının bebeğe daha fazla emniyet kazandırdığı da tespit edilmiştir. Bir çarpma, darbe veya düşmeye karşı insan genelde sağ kolunu ve omzunu siper alır. Sol kucağa alınan ve başı sol tarafa doğru tutulan bebek böyle bir tehlike karşısında emniyette olur. Meselâ, düşme anında anneler bebeği sağ kucağına alıp, başını sağ tarafta tutsalardı, kendisini korumak isteyen anne farkında olmadan sağ elini bırakacak ve bebeğin kafası bir yere çarpma tehlikesi geçirecekti.
Hâdiseye bebek açısından yaklaşacak olursak, annenin bebeği sol koluna yatırıp tutması, dengesini daha iyi sağlamasının yanında, sol kolda tutulan ve yüzü annenin sinesine dönük olan bebeğin sağ tarafına yatmış olması da önemlidir. Çünkü insanın yatma şekliyle sağlığı arasında münasebet vardır. En rahat yatma şekli, bebeğin anne karnındaki duruş şeklidir. Sağ eli başın altına koyup sağa dönerek yatıldığında, kalbe baskı olmaz ve rahat nefes alıp verilir. Bu yatma şekli Peygamberimiz’in (sas) sünnetlerinden olup, yatma âdâbı olarak uygulanmaktadır.4 Bebekler sol kola alınıp yatırıldıklarında anne karnındaki yatış pozisyonunu kazanırlar. Böylece alışık oldukları konumda yattıklarından çabucak sakinleşir veya uykuya dalarlar. Bunun aksine, annenin sağ kolunda sol tarafına yatırılan bebeğin kalbi, hem vücut ağırlığının hem de annenin kollarının baskısı altında kalır. Bu da bebeğin daha huzursuz olmasına, daha çok ağlamasına ve annesini daha çok rahatsız etmesine yol açar.
Tecrübeli anneler, çocuklarının sağ memeyi erken bıraktıklarını fark edebilirler. Çünkü sağ tarafı emen çocuk çabuk rahatsız olur ve memeyi bırakır. Onun için yavrularını emzirirken uyutmak isteyen anneler, önce sağ, sonra sol memeyi emzirmelidir. Solak annelerin de genelde çocuklarını sol kollarında taşıdıkları bilinmesine rağmen,1 bu konuda yeterli seviyede araştırma yapılmadığından net bir şey söylemek zordur.
Bebek doğduktan sonra, ‘benlik’ hissi henüz gelişmediğinden hâlâ kendini, anne bedeninin bir parçası olarak algılar; ana rahmini terk ettiğini doğduktan çok sonra (altıncı aydan itibaren) fark eder. Sol kolda tutulup göğse değdirilince, alışık olduğu kalb seslerini tekrar duyar. Böylece güvende olduğunu hisseder, rahat ve mutlu olur. Sağ kolda tutulan bebeklere kıyasen, sol kolda tutulan bebeğin kalb seslerinin, annesinin kalbinden gelen seslere daha yakın konumda olması, güvenlik faktörü noktasından araştırılması gereken bir konudur.
Açıkça görülüyor ki, meseleyi farklı yönlerden ele aldığımızda bebeklerin sol kucağa alınıp, sol kol ile desteklenmeleri hem bebek, hem de anne açısından çok sayıda fayda sağlamaktadır. Her hangi bir talime ihtiyaç duymadan annelerin bu şekilde tedbirli davranmaya sevk edilmesi Yüce Yaratıcı’mızın onlara ve bebeklerine bir lütfudur.

Bu yazı toplamda 1753, bugün ise 1 kez görüntülenmiş

Share